Eurostar Song Contest
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Eurostar Song Contest

SANAL ŞARKI YARIŞMASI
 
HomeHome  PortalPortal  Latest imagesLatest images  RegisterRegister  Log inLog in  
--- 5 TEMMUZ SAAT 19:00'DA TÜM ÜLKELER İÇİN YENİ ÜLKE BAŞVURULARI BAŞLAYACAK --- ÜYELER SEÇTİKLERİ YENİ ÜLKELERLE YARIŞMAYA 51. YARIŞMA İTİBARİYLE KATILACAKLAR

 

 --Türk Kültürü--

Go down 
2 posters
Go to page : 1, 2  Next
AuthorMessage
Carpdi
Süper Üye
Süper Üye
Carpdi


Male
Mesaj Sayısı : 2071
Yaş : 32
Nerden / Where Are You? : Ordan
Aktiflik Puanı : 2121
Pep : 18
Kayıt tarihi : 2009-01-07
Represent Country / Temsil Ettiğin Ülke : --Türk Kültürü-- 2jbqi6f

--Türk Kültürü-- Empty
PostSubject: --Türk Kültürü--   --Türk Kültürü-- I_icon_minitimeWed Sep 02, 2009 4:03 pm

Kültür
Kültür , belirli bir toplumda yada toplulukta yetişen insanların, öğrendikleri beceri, dil, inanç, davranış ve alışkanlıklardır. Her insan topluluğunun kendine özgü bir kültürü vardır. Bu anlamda kültür, bir insanın, yaşadığı toplumdan aldığı tüm beceri ve alışkanlıkları kapsar. Bir milletin, bir halkın ya da toplumun yaşam biçimi olarak da özetleyebileceğimiz kültür, kuşaktan kuşağa aktarılır. ( Temel Britannica Ansiklopedisi)

Kültür, bir toplumda geçerli olan ve öteden beri süregelen her türlü duygu, düşünce, yaşam ve sanat anlayış biçimlerinin tümüdür. Batılı anlayışa göre kültür, doğaya karşıt olan değerlerdir. İnsan kültürle hayvanlıktan uzaklaşır ve onun sayesinde gerekli araçları yaratarak doğaya egemen olur. Bir ulusta mevcut bilgiler, dinsel inançlar, sanat, ahlak, hukuk, adet, gelenekler ve kişinin toplum üyesi olarak edindiği daha başka yetenek ve alışkanlıklar kültür kavramı içine girer. Bu bakımdan en ilkel toplumların bile kültürü vardır. Toplumların sürekliliğini sağlayan da kültürdür. ( Görsel Genel Kültür Ansiklopedisi)

Kültür, etnik bir guruba, ulusa, uygarlığa niteliklerini veren bir başka gurupta, bir başka ulusta olmayan maddi ve manevi olguların tümüdür. (Büyük Larousse)

Kültür, bir topluluğun tinsel özelliğini, duyuş ve düşünüş birliğini oluştuaran gelenek durumundaki her türlü yaşayış, düşünce ve sanat varlıklarının tümüdür. (Türkçe Sözlük- TDK 1981)

Kültür, Bir toplumun oluşturduğu uygarlığın, kafa, sanat çalışmalarına dayanan sosyal, dinsel v.b. türlü yönlerin tamamıdır. (Temel Türkçe Sözlük- İnklap Yayınevi 1988)

Kültür, bir milletin manevi varlığını ve düşünce birliğini meydana getiren fikir ve sanat mahsullerinin, an’anelerinin bütünüdür. (Büyük Türkçe Sözlük- Hayat Yayınları)


Kültür, Yalnız bir milletin din, ahlak, akıl, estetik, dil, ekonomi ve teknikle ilgili yaşayışlarının uyumlu bir bütünüdür. ( Ziya Gökalp)

Kültür, insanoğlunun doğayı denetime almak için oluşturduğu her şey ve bütün bu çaba sonunda beliren anlamlar, değerler ve kurallardır. (Emre Kongar)

Kültür unsurları, maddi ve manevi olmak üzere ikiye ayrılır.
Manevi kültür, inançlar, değerler, semboller, normlar şeklinde tasnif edilebilir. Manevi kültür, bir milleti diğer milletlerden ayırt etme imkanı veren örf, adetler, davranışlar, ahlak anlayışı, değerler, sosyal normlar ve zihniyet değişiklikleridir. Manevi kültür, kolayca müşahade ve teşhis edilemeyen değerleri, inançları, düşünce tarzlarını ihtiva eder. Bunlar bazen o kadar derinde yer etmişlerdir ki, bizzat o kültürün sahibi olan kimseler bile fark edemez. (Dünden Bugünden Tarih-Kültür ve Milliyetçilik-Erol Güngör)
Maddi kültür ise, kısaca manevi kültürün dışındaki kültürsel unsurlar olarak tarif edilebilir. Daha başka bir ifadeyle insanların yaptıkları aletler, kullandıkları malzemeler maddi kültürü oluştururken, diğerleri manevi kültürü oluşturur.

(Bilgiler Sabahattin Bilgin’in Yayladağı eserinden alınmıştır.)
BU KONUNUN HEPSİ
http://www.turkkulturu.net/
ALINTIDIR...
Back to top Go down
http://eurostar.eniyiforum.net/
Carpdi
Süper Üye
Süper Üye
Carpdi


Male
Mesaj Sayısı : 2071
Yaş : 32
Nerden / Where Are You? : Ordan
Aktiflik Puanı : 2121
Pep : 18
Kayıt tarihi : 2009-01-07
Represent Country / Temsil Ettiğin Ülke : --Türk Kültürü-- 2jbqi6f

--Türk Kültürü-- Empty
PostSubject: Re: --Türk Kültürü--   --Türk Kültürü-- I_icon_minitimeWed Sep 02, 2009 4:05 pm

1 - Türk Kültürünün Özellikleri
a) Türk kültürü M.ö. 5000 yıllarına kadar uzanmaktadır. Temelini ise Andronova Kültürü oluşturmuştur.
b) Türk kültürü Altay Dağları, Tanrı Dağı, Aral Gölü, Baykal Gölü ve Batı Türkistan\'daki Anav ve Namazgah çevrelerin de olgunlaşmıştır.
c) Türklerin oluşturduğu bu kültüre Atlı Göçebe veya Bozkır Kültürü adı da verilmektedir.
d) Altay Dağlarındaki Pazırık Kurganı ve Isık Gölü çevresindeki Esik Kurganları ise Türk Kültürünün gelişmişliğinin en önemli eserleridir.

*Kurgan : Eski Türklerde mezar.

Bu kurganlarda insan ve hayvan cesetleri yanında çeşitli eşyalara rastlanmıştır.
Pazırık Kurganında bulunan altın zırhta Türk Kültürünün gelişmişliğinin en önemli kanıtı olarak kabul edilir.

e) Türklerin inanç olarak ölümden sonraki hayata inandıkları anlaşılmıştır.
f) Türklerin temel geçim kaynaklarının hay vancılık ve tarım olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca dokumacılık ve madencilikte önemli bir yer tutmaktadır.
g) İpek yolu da Türkler açısından önemli bir yer tutmaktadır. İpek yolunun denetimi elde tutulduğu sürece ticaret de Türkler için önemli bir geçim kaynağı olmuştur.
h) Dünyada demir ilk defa Türkler tarafın dan kullanılmış ve at ilk defa Türkler tarafından evcilleştirilmiştir.
i) At sütünden kımız yaparak içmişler, hayvancılıkla geçindikleri halde domuzu hiçbir zaman beslememiş ve etini yememişlerdir.
j) Savaşçı bir toplum olarak yaşamışlar, Kartal ve Kurdu kutsal hayvan olarak kabul etmişler ve sembol olarak kullanmışlardır.
Back to top Go down
http://eurostar.eniyiforum.net/
Carpdi
Süper Üye
Süper Üye
Carpdi


Male
Mesaj Sayısı : 2071
Yaş : 32
Nerden / Where Are You? : Ordan
Aktiflik Puanı : 2121
Pep : 18
Kayıt tarihi : 2009-01-07
Represent Country / Temsil Ettiğin Ülke : --Türk Kültürü-- 2jbqi6f

--Türk Kültürü-- Empty
PostSubject: Re: --Türk Kültürü--   --Türk Kültürü-- I_icon_minitimeWed Sep 02, 2009 4:06 pm

2 - Temel Kavramlar
Kültür ve medeniyet terimleri arasında çok belirgin bir fark olmaksızın Türk kültürü terimi, ulusal kültürün şekillenmesinde Türk milletinin hayat tarzını ifade eder. Bu kültür, medeniyet olarak son iki yüzyılda ikili bir karakter gösterir: Doğu İslam medeniyeti ile Batı medeniyetinin bir sentezidir. Kültürün her alanında bu ikiliğin izleri görülmektedir. Kırkpınar ile futbol, hamburger ile kebap, kaçgöç ile çıkma, namus cinayetleri ile özgür yaşam, misvak ile diş fırçası, alaturka ile alafranga, başörtüsü ile dekolte, günlük yaşamda görülen somut olgulardır. Bir ulusun bir kültür çevresinden başka bir kültür çevresine geçişi bir kültür değişimi olayıdır ve Türk kültürü son ikiyüz yıldır bir kültür değişmesini bir kültür devrimleri paralelinde yaşamaktadır.

Türk kültürünün ana unsurları Türk düşüncesi, dil, tarih, din, bilim, sanat, folklor, ahlak, hukuk, devlet biçimi, yazılı kültür, tarım, ekonomi, askerlik, spor, teknoloji anabaşlıklarında ortaya çıkar.



Kaynaklar:

Hilmi Ziya Ülken, Türk Tefekkür Tarihi, YKY.
Bozkurt Güvenç, Türk Kimliği.
Mümtaz Turhan, Kültür Değişmeleri, MEB Devlet kitapları.
Uluslararası Üçüncü Türk Kültürü Kongresi Bildirileri, AKDTYK.
Milli Kültür Unsurlarımız Üzerinde Genel Görüşler, AKDTYK.
Tuncer Baykara, Türk Kültür Tarihine Bakışlar, AKDTYK.
Back to top Go down
http://eurostar.eniyiforum.net/
Carpdi
Süper Üye
Süper Üye
Carpdi


Male
Mesaj Sayısı : 2071
Yaş : 32
Nerden / Where Are You? : Ordan
Aktiflik Puanı : 2121
Pep : 18
Kayıt tarihi : 2009-01-07
Represent Country / Temsil Ettiğin Ülke : --Türk Kültürü-- 2jbqi6f

--Türk Kültürü-- Empty
PostSubject: Re: --Türk Kültürü--   --Türk Kültürü-- I_icon_minitimeWed Sep 02, 2009 4:06 pm

3 - Fiziki Kültür
Türklerin fizik özellikleri olan çekik gözlülük, çıkık elmacık kemikli, esmer tipoloji tarih içinde değişmiştir. Bugünkü durumda genel olarak ortalama boy 1.70, ten rengi beyaz kumral, saçlar dalgalı siyah, sakal bıyık gür, alın geniş, uzun yüzlü, geniş göğüslü ve genelde ela gözlüdürler.

Türk adları en fazla Ahmet, Mehmet, Mustafa, Ali, Ayşe, Fatma şeklindedir. Arslan, Şahin gibi somut Devrim gibi soyut adlar da vardır. Dedelerin adları genellikle torunlara verilir. Pekçok yörede her adın bir sıfatı vardır.

Günlük hayatta miladi takvim kullanılır. Ancak kültürel hayat İslam medeniyetiyle iç içe olduğundan hicri takvim adları yaşatılır, Recep, Şaban, Ramazan adları hem ad olarak konur hem günlük dini yaşayışta kullanılır.

Türkler Avrasya denilen coğrafyaya yayılmışlardır. En eski Saka Türklerinden beri göçmen kavim olarak Batı\'ya yönelmiş ve göç Anadolu\'da sona ermiştir. Bugünün ulus devletler dünyasında Batı Türkleri, Türkiye Cumhuriyeti\'nde yaşamaktadır.

Çadır yerleşiminden kent yerleşimine geçen Türkler, ahşap evlerden apartmanlara ve sitelere evrilen kent kültürüne geçmişlerdir. Ev dekorasyonunda kilimden halıya, sedirden mobilyaya, sandalyeden koltuğa, tahta pencereden pimapen pencereye evrilen ev kültürü, geniş aileden çekirdek aileye evrilmiştir. Batılı giyim kuşam yaygın olmasına rağmen, eski giyim kültürü devam etmektedir. Ocak ve mangal düzeninden kalorifer ve doğalgaz düzenine geçen ısıtma sistemi; eşek ve attan arabaya; siniden masaya; şerbetten meyva suyuna; bozadan kolaya; hamamdan saunaya; dere kenarı yıkamadan çamaşır makinesine; teldolaptan buzdolabına temizlik ve sağlık kültürü gelişmiştir. Yemek kültürü et merkezli olup, ot, süt, ekmek, bal, balık, yumurta, yoğurt temel besinlerdir.

Hayvancılık at, eşek, sığır, manda, deve, koyun, keçi, arı, ördek, tavuk yetiştirmeciliğindedir. Tarım ürünleri arpa, buğday, pirinç, pamuk, kabak, bakla, nohut, fasulye, havuç, lahana, soğan, sarımsak, hıyar, turp, bamya, patlıcan, domates, biber, elma, tütün, çay, zeytin, erik, üzüm, patates, ayva, armut, kavun, karpuz, iğde, nar, kiraz, vişne, muz, çilek, fıstık gibi sebze ve meyvelerdir. Dokumacılık, ayakkabıcılık, terzilik en yaygın zenaatlerdir. Çarşı ve bedestenden marketlere, süpermarketlere günlük alışveriş kültürü gelişkindir. Semt pazarları devamlı işler.

En modern iletişim sistemleri kullanılmakta, kara, hava, deniz ve demiryollarında modern araçlarla seyahat edilmektedir. Kentiçi raylı sistemler ve metro mevcuttur.
Back to top Go down
http://eurostar.eniyiforum.net/
Carpdi
Süper Üye
Süper Üye
Carpdi


Male
Mesaj Sayısı : 2071
Yaş : 32
Nerden / Where Are You? : Ordan
Aktiflik Puanı : 2121
Pep : 18
Kayıt tarihi : 2009-01-07
Represent Country / Temsil Ettiğin Ülke : --Türk Kültürü-- 2jbqi6f

--Türk Kültürü-- Empty
PostSubject: Re: --Türk Kültürü--   --Türk Kültürü-- I_icon_minitimeWed Sep 02, 2009 4:07 pm

4 - Türk Kültüründe Dil
Türkler Göktürk, Uygur, Arap, Mani, Brahmi, Süryani, Grek, Ermeni, İbrani, Kiril, Latin alfabelerini kullandılar. Türkiye'de 1928'den beri Latin alfabesi kullanılmaktadır. Türk dili zengin bir sanat geleneğine sahiptir, ancak son yüzyıldaki kültür değişmesiyle Batı dillerinin etkisi altındadır. Küreselleşme, dünya kültürlerine Amerikan kültürünü hayat tarzı olarak en küçük köylere kadar benimsetmekte, ulusal kültür unsurları yabancı kültürüyle ikilik içinde yaşamaktadır. Türk dilinin zengin atasözleri ve deyimleri dahi dublaj diline feda edilmektedir.
Back to top Go down
http://eurostar.eniyiforum.net/
Carpdi
Süper Üye
Süper Üye
Carpdi


Male
Mesaj Sayısı : 2071
Yaş : 32
Nerden / Where Are You? : Ordan
Aktiflik Puanı : 2121
Pep : 18
Kayıt tarihi : 2009-01-07
Represent Country / Temsil Ettiğin Ülke : --Türk Kültürü-- 2jbqi6f

--Türk Kültürü-- Empty
PostSubject: Re: --Türk Kültürü--   --Türk Kültürü-- I_icon_minitimeWed Sep 02, 2009 4:08 pm

5 - Türk Kültüründe Tarih
Türk kültürü Türk Kültürünün kökleri, Orta Asyadaki göçebe,Gök Tanrı inanışına sahip, savaşçı halkların kültürüne dayanır. Bu atlı-göçebe kültürün gelişme tarihi taşdevrine kadar gider. Bu dönem, at, kurt, koyun gibi hayvanların evcilleştirildiği ilk kültür dönemidir. Ayrıca süt ürünleri, keten ve halı dokumacılığı da ilk bu dönemde geliştirilmiştir.

Türk boyları bu eski kültürden, Töre diye adlandırdıkları toplumsal hukuk anlayışlarıyla ayrılmışlardır. İnançlarından dolayı her boyun ayrı isimi var olmuş ise de, bu boylar Türk halkının parçası olduklarını unutmamışlardır. Töreye uyan boylara önceleri Törük ya da Török(Türük) denmiş sonraları bu sözcük Türk biçimine dönüşmüştür.

Başka bir anlatılışa göre, Türk sözcüğü Çince Tue' Kue ( cesur ) cümlesinden kaynaklanmıştır.

4000 yıllık Türk tarihi süresince, Türk milleti tüm Avrasya üzerinde farklı medeniyetlerle temasa girip, bazı kültürlerden etkilenmiş bazılarını da etkilemiştir.

Türk tarihi'nin erken çağında ( M.Ö. 1000 - M.S. 1000 ) özellikle Çin kültürünün etkisi dikkati çekmektedir. Bu dönemde Çin etkisi , bazı Doğu Hun hükümdarlarının saraylarında Çin kıyafetleri ve Çin dilinin zorunlu kılınmasına varacak düzeylerde olabilmiştir.

Artan Çin etkisine karşı Bilge Kağan, Türk halkını, Orhun Kitabeleri ile, ...Çinliler'in tatlı sözleri varmış, Çinliler'in yumuşak ipekleri varmış. Tatlı sözleri, ve yumuşak ipek kumaşları ile Türk halkını kandırır aralarına alırmışlar. Sonra Kağan olacak oğlunuzu uşak, hanım olacak kızınızı cariye yaparlarmış... şeklinde uyarmıştır.
Back to top Go down
http://eurostar.eniyiforum.net/
Carpdi
Süper Üye
Süper Üye
Carpdi


Male
Mesaj Sayısı : 2071
Yaş : 32
Nerden / Where Are You? : Ordan
Aktiflik Puanı : 2121
Pep : 18
Kayıt tarihi : 2009-01-07
Represent Country / Temsil Ettiğin Ülke : --Türk Kültürü-- 2jbqi6f

--Türk Kültürü-- Empty
PostSubject: Re: --Türk Kültürü--   --Türk Kültürü-- I_icon_minitimeWed Sep 02, 2009 4:08 pm

6 - Türk Kültüründe Sanat
Mimaride dini yapılar anıtsaldır. Yakınçağa kadar temel üslup Koca Sinan'da belirginleşmiştir. Resimde ve heykelde din kültürünün etkisiyle gelişme ancak minyatür ve süsleme sanatlarında olmuştur. Türk sanatı çini, hat, ebru ve seramikte, tezhip ve halıcılıkta gelişmiştir.

Müzik gerek sivil gerek askeri müzikte sanat müziğinden hafif müziğe evrilir. Dini müzik Türk müziğinin önemli unsurudur. Halk müziği, klasik ve arabesk özelliktedir. Türk sanat müziği çağdaş bir sesle, hafif müzik klasik ve pop müzikle gelişmektedir.

Türk edebiyatı şiir, hikaye, roman, deneme, mizah, eleştiri dallarında eski ve yeni formatlarda dünya dillerine çevrilen eserler üretmektedir. Sözlü edebiyat geleneği, dini edebiyat formunda yaygındır ve en meşhuru kandillerde okunan mevliddir. Halk edebiyatında dünya kültürüne Nasreddin Hoca tanıtılmış, çağdaş halk danslarıyla ve seyirlik sanatlarla tarihi kültür yapıları yaşatılmıştır.
Back to top Go down
http://eurostar.eniyiforum.net/
Carpdi
Süper Üye
Süper Üye
Carpdi


Male
Mesaj Sayısı : 2071
Yaş : 32
Nerden / Where Are You? : Ordan
Aktiflik Puanı : 2121
Pep : 18
Kayıt tarihi : 2009-01-07
Represent Country / Temsil Ettiğin Ülke : --Türk Kültürü-- 2jbqi6f

--Türk Kültürü-- Empty
PostSubject: Re: --Türk Kültürü--   --Türk Kültürü-- I_icon_minitimeWed Sep 02, 2009 4:09 pm

7 - Türk Kültüründe Hukuk
Şeriat hukukundan laik Medeni Hukuk'a geçen Türklerin toplum yaşamı Batı medeniyeti çerçevesinde anayasal hukuku benimser. Kamu hukuku ve özel hukuk, günlük yaşam kültürünü Batı ile paralel bir düzeye getirmiştir. Bununla birlikte özel hukuk alanında töre ve örf hukuku geçerli olabilmektedir. Hukuk sistemi evrensel hukuk kurallarıyla uyumludur ve AB\'ye girildiğinde AB hukuku geçerli olacaktır. Günlük hukuk kültüründe adalet mekanizması ağır işlemektedir. Düşünce özgürlüğüne engel yasalar bulunmaktadır.
Back to top Go down
http://eurostar.eniyiforum.net/
Carpdi
Süper Üye
Süper Üye
Carpdi


Male
Mesaj Sayısı : 2071
Yaş : 32
Nerden / Where Are You? : Ordan
Aktiflik Puanı : 2121
Pep : 18
Kayıt tarihi : 2009-01-07
Represent Country / Temsil Ettiğin Ülke : --Türk Kültürü-- 2jbqi6f

--Türk Kültürü-- Empty
PostSubject: Re: --Türk Kültürü--   --Türk Kültürü-- I_icon_minitimeWed Sep 02, 2009 4:10 pm

8 - Siyasi Kültür
Türk siyasi kültürü beylik, hakanlık, sultanlık ve tek partili cumhuriyetten demokratik laik çokpartili cumhuriyete doğru gelişmiştir. Osmanlı merkezi siyasi yapısı ve bürokratik düzen öğelerinin etkileri cumhuriyette görülmesine rağmen Batı tarzı demokratik rejim yerleşmektedir. Sivil toplum güçlenmektedir. Siyasi kültür, askeri müdahalelerle birlikte gelişmektedir. Bunun temeli Türk kültüründe ordu-millet kavramıdır ve askeri darbelerden sonra otoriterlikten demokratik düzene geçiş sağlanmaktadır.

Siyasi kültürün zayıf yönleri vesayetçilik ve hoşgörüsüzlüktür. Askerlik bir kültür unsuru olarak Türk kültüründe önemli bir işleve sahiptir. Askerlik yapmamış gençlere kız verilmemesi hala yaygın bir adettir. Aşırı dincilik, aşırı ümmetçilik, aşırı şovenizm gibi alanlardaki partizanlıklar; siyasi kültürde olumsuz ve acı olaylara yol açagelmiştir. Halkın devlete bakışı "Devlet Baba" kavramıyla açıklanagelmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki ulus devlet ve üniter yapı temelinde oturmuş demokrasi atılımları, yerini liberal ve postmodern fikirlere bırakmış, bu durum Cumhuriyetimizin temel değerlerini aşındırmaya başlamıştır.
Back to top Go down
http://eurostar.eniyiforum.net/
Carpdi
Süper Üye
Süper Üye
Carpdi


Male
Mesaj Sayısı : 2071
Yaş : 32
Nerden / Where Are You? : Ordan
Aktiflik Puanı : 2121
Pep : 18
Kayıt tarihi : 2009-01-07
Represent Country / Temsil Ettiğin Ülke : --Türk Kültürü-- 2jbqi6f

--Türk Kültürü-- Empty
PostSubject: Re: --Türk Kültürü--   --Türk Kültürü-- I_icon_minitimeWed Sep 02, 2009 4:10 pm

9 - Türk Kültüründe Spor
Türk spor kültürü Yaşar Doğu, Metin Oktay, Cemal Kamacı gibi milli şahsiyetlerle ifade edilmesine rağmen toplumda spor yapma yaygınlığı ve spora ayrılan bütçe çok geridir. En kabul gören spor futboldur. Geleneksel yağlı güreş ata sporu olarak sürerken avcılık, binicilik, kılıç, okçuluk, cirit, atletizm, halter dallarında uluslararası başarı gösterilmektedir. Türk kültüründe kan sporları, hayvanlara yönelik eziyet yoktur.
Back to top Go down
http://eurostar.eniyiforum.net/
Carpdi
Süper Üye
Süper Üye
Carpdi


Male
Mesaj Sayısı : 2071
Yaş : 32
Nerden / Where Are You? : Ordan
Aktiflik Puanı : 2121
Pep : 18
Kayıt tarihi : 2009-01-07
Represent Country / Temsil Ettiğin Ülke : --Türk Kültürü-- 2jbqi6f

--Türk Kültürü-- Empty
PostSubject: Re: --Türk Kültürü--   --Türk Kültürü-- I_icon_minitimeWed Sep 02, 2009 4:12 pm

1 - Töre ne demektir?
Töre, gelenek, görenek, örf ve adet gibi kavramların hepsi içine alan genişkapsamlı bir terim. Türk dilindeki türa sözcüğünden gelir. Bir toplulukta, bir grupta, bir yöre halkında bireylerin uymaya yükümlü olduklarıda yada zorlandıkları davranış kalıplarının ve tutumlarının tümünü içine alan töreler özelikler geleneksel kesimde ve kırsal alandaki etkinliği ile dikkat çeker. Öyleki töreleri zedeleyen yada törelere aykırı sayılan davranışlar çoğu kez bağışlanmaz bir tutumla yasaların yargılamasına zaman bırakmadan bu tür durumlar için toplumca belirlenmiş olan cezalara çarptırılırlar.
Back to top Go down
http://eurostar.eniyiforum.net/
Carpdi
Süper Üye
Süper Üye
Carpdi


Male
Mesaj Sayısı : 2071
Yaş : 32
Nerden / Where Are You? : Ordan
Aktiflik Puanı : 2121
Pep : 18
Kayıt tarihi : 2009-01-07
Represent Country / Temsil Ettiğin Ülke : --Türk Kültürü-- 2jbqi6f

--Türk Kültürü-- Empty
PostSubject: Re: --Türk Kültürü--   --Türk Kültürü-- I_icon_minitimeWed Sep 02, 2009 4:12 pm

2 - Gelenek ne demektir?
Gelenek en genel anlayışıyla folklorik, sosyolojik, yahut dini boyutlarıyla bir sürekliliği ifade eder. Bir toplumdda kuşaktan kuşağa geçen kültür kalıntıları, miraslar, alışkanlıkla, bilgiler, becerileer, davranışlar hep bu gelenekler içinde yer alırlar.

Gelenekler geniş anlamıyla bir kuşaktan ötekine geçerken bilgi, tasarım, inanç, yaşantı biçim ddaha geniş anlamıyla maddi olmayan kültürdür. Davranışlarise kuşaklar boyunca bir toplumun örneğin kutsa yada politik işleri gibi önceli konulardaki görüşleridir. Gelenekler genellikle yasalardan çok daha geniş biralanı yönetirler.
Back to top Go down
http://eurostar.eniyiforum.net/
Carpdi
Süper Üye
Süper Üye
Carpdi


Male
Mesaj Sayısı : 2071
Yaş : 32
Nerden / Where Are You? : Ordan
Aktiflik Puanı : 2121
Pep : 18
Kayıt tarihi : 2009-01-07
Represent Country / Temsil Ettiğin Ülke : --Türk Kültürü-- 2jbqi6f

--Türk Kültürü-- Empty
PostSubject: Re: --Türk Kültürü--   --Türk Kültürü-- I_icon_minitimeWed Sep 02, 2009 4:13 pm

3 - Görenek ne demektir?
Örfteki yapılma zorunluğu, adet ve gelenekteki yapılması gerekli olma özelliği görenekte yapılabşlme özelgş alır. En yalın tanımıyla birşeyi görüle geldiği gibi gerekli ve uygun yöntemleri kapsar.Ama bunların mutlaka yerine getirilmesini istemez. Bunlar süreklilik kazandığı gibi bir süre sonra kalkabilir.
Back to top Go down
http://eurostar.eniyiforum.net/
Carpdi
Süper Üye
Süper Üye
Carpdi


Male
Mesaj Sayısı : 2071
Yaş : 32
Nerden / Where Are You? : Ordan
Aktiflik Puanı : 2121
Pep : 18
Kayıt tarihi : 2009-01-07
Represent Country / Temsil Ettiğin Ülke : --Türk Kültürü-- 2jbqi6f

--Türk Kültürü-- Empty
PostSubject: Re: --Türk Kültürü--   --Türk Kültürü-- I_icon_minitimeWed Sep 02, 2009 4:13 pm

4 - Adet ne demektir?
Yaptırmı gücü örfe bakarak daha gevşek esnek olan adetin, bir çok tanımı yapılmıştır. Bir toplumun istedi ve çoğu kez geleneek aracılığıyla belirlediği, saptadığı davranış ve işlem tarazı veya bir toplumun yapması gerekli görülen davranış tavrı gibi tanımlamak mümkündür.

Adetler tıpkı örfler gibi bir çok sosyal içerikli ilişkiyi düzenlemekte, yönetmekte ve denetlemekte dir. Örnek olarak karşılamalar ve uğurlamalar, yemek ve sofra düzenlemeleri, kız isteme adetleri, niişan ve evlenme usulleri, bayramlar, önemli günlerle ilgili davranış biçimleridir. Yas,anma, başsağlığı dileme ve başsağlı dileme ve başkaları gibi tavır ve tutumları adet olarak nitelenebilir

Back to top Go down
http://eurostar.eniyiforum.net/
Carpdi
Süper Üye
Süper Üye
Carpdi


Male
Mesaj Sayısı : 2071
Yaş : 32
Nerden / Where Are You? : Ordan
Aktiflik Puanı : 2121
Pep : 18
Kayıt tarihi : 2009-01-07
Represent Country / Temsil Ettiğin Ülke : --Türk Kültürü-- 2jbqi6f

--Türk Kültürü-- Empty
PostSubject: Re: --Türk Kültürü--   --Türk Kültürü-- I_icon_minitimeWed Sep 02, 2009 4:14 pm

5 - Örf ne demektir?
Örfler çoğu zaman toplumun katı beklentileri olarak bir takım örnek tutum ve davranışlardır.Örfler aynı zamanda toplumun herhangi bir değer sisteminin bünyesini oluşturan temel taşlarınıda temsil eder.

Örfler bireyle-aile, bireyle-komşu ve akrabalar,bireyle-halk ve ulus arasındaki ilişkileri, davranışları, tutum ve tavırları düzenleyen ve belirleyen işlevleri vardır.Toplumun her üyesini sürekli baskı altında tutan örfler zorlayıcı,yaptırıcı yada yasaklayıcı yaptırımları ile bireyin toplumla uyuşmasını sağlar.
Back to top Go down
http://eurostar.eniyiforum.net/
Carpdi
Süper Üye
Süper Üye
Carpdi


Male
Mesaj Sayısı : 2071
Yaş : 32
Nerden / Where Are You? : Ordan
Aktiflik Puanı : 2121
Pep : 18
Kayıt tarihi : 2009-01-07
Represent Country / Temsil Ettiğin Ülke : --Türk Kültürü-- 2jbqi6f

--Türk Kültürü-- Empty
PostSubject: Re: --Türk Kültürü--   --Türk Kültürü-- I_icon_minitimeWed Sep 02, 2009 4:16 pm

TÜRK BÜYÜKLERİ

Alparslan'ın Hayatı


Selçuklu Devleti hükümdarı, Türk milletinin en büyük kahramanlarından. Selçuklu Devletinin kurulmasında önemli rolü olan Horasan valisi Çağrı Beyin oğludur. 20 Ocak 1029’da doğdu. İyi bir tahsil gördü, sayısız zafer kazanarak mertliği ve iyi kumandanlığı ile ün saldı. Babasının ölümünden sonra Horasan valisi oldu. Amcası Tuğrul Bey, 4 Eylül 1063’te öldüğü zaman vasiyeti üzerine Selçuklu tahtına Alparslan’ın ağabeyi Süleyman getirildi, fakat Türk beyleri buna itirazda bulundular ve Alparslan’ı hükümdar tanıdılar.

Alparslan 27 Nisan 1064’te büyük bir törenle tahta çıktı. Amcasının vezirliğini yapan ve Süleyman’ın tahta çıkmasını isteyen Amidülmülk Kündiri’yi azledip, büyük bir devlet adamı olarak tarihe adı geçen Nizamülmülk’ü vezir tayin etti. Başına buyruk beylerle mücadeleye girişen Alparslan, hepsini bir bayrak altına toplamayı başardı. Böylece Selçuklu Devleti kuvvetlendi.

1064 yılının sonuna doğru Alparslan, Bizans İmparatorluğu’nun üzerine yürüdü. Gürcistan’ı zaptetti. İsyan eden kardeşi Kavurd’u itaate zorladı. 1065’te Amuderya ırmağını geçti, o bölgedeki hükümdarla anlaştı. Alparslan’ın beyleri, Anadolu’da akınlar yapıp sayısız zafer kazandılar. Selçuklu Sultanının gittikçe kuvvetlenmesi Bizans İmparatorluğu’nu telaşlandırdı. İmparator Romanos Diyojenes ordusunu toplayıp sefere çıktı. Palu’ya geldiğinde Malatya’da bıraktığı ordusunun Türkler tarafından perişan edildiği haberini aldı. Geri dönmeye mecbur kaldı.
1070 yılında Alparslan , Horasan ve Irak ordularının başında Azerbaycan’a girdi, sınırdaki kaleleri fethetti. Van gölünün kuzeyinden geçerek Malazgirt önüne vardı, kale teslim oldu. Diyarbekir'den Elcezire’ye girdi, Urfa’yı kuşattı. Mısır’da birbirleriyle mücadele eden Fatımi komutanları, Alparslan’ı Mısır’ı almaya teşvik ediyorlardı. 1071 yılında Selçuklu ordusu Halep’te toplandı.

Alparslan ’ın Mısır Seferine çıktığını öğrenen Bizans İmparatoru Diyojenes son bir hamle yapmayı düşündü. Azerbaycan’a kadar giderek Türk kalelerini zapta ve Türkleri Anadolu’dan atmaya karar verdi. Rumeli’de yaşayan Peçenek ve Oğuz Türklerini de ordusuna kattı. 13 Mart 1071’de 200.000 kişilik Bizans ordusu İstanbul’dan yola çıktı. İmparator, halkına büyük zaferle dönmeyi vad etmişti. Diyojenes ve ordusu yol boyunca katliam yaparak Erzurum yoluyla Malazgirt’e ulaştı. Haleb’i teslim aldığı sırada Bizans ordusunun gelmekte olduğunu öğrenen Alparslan , Mısır Seferinden vazgeçip kuzeye doğru yola çıktı. Bizans ordusunun harekatını günü gününe haber alarak, vaziyetini ona göre ayarladı. Musul, Rakka, Urfa yoluyla Diyarbekir ve Bitlis’e ulaştı. Ordusundan on bin kişilik bir kuvvet ayırıp Ahlat’a gönderdi. Bizans kuvvetleri ile ilk çarpışma Ahlat’ta oldu. Bizanslılar bozuldu. Buna iyice kızan imparator, Malazgirt Kalesine hücum edip, içerde yaşayan kadın-çocuk, ihtiyar ne varsa hepsini öldürdü. Malazgirt’e doğru devamlı yol alan Alparslan 24 Ağustos günü Malazgirt’in doğusundaki Rahva Ovasına ulaştı. Ahlat’a gönderilen kuvvetlerin gelmesi ile kısa bir zamanda karşısına çıkmasına şaşıran Bizans İmparatoru da, ordusunu Rahva Ovasının öbür tarafında düzene koydu. Anlaşma tekliflerinin reddetilmesi üzerine savaş hazırlıkları başladı.

26 Ağustos Cuma günü askerlerini toplayan Alparslan atından inerek secdeye vardı ve; “Ya Rabbi! Seni kendime vekil yapıyor; azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda savaşıyorum. Ya Rabbi! Niyetim halistir; bana yardım et; sözlerimde hilaf varsa beni kahret!” diye dua etti. Sonra atına binerek askerlerine döndü ve; “Ey askerlerim! Eğer şehid olursam bu beyaz elbise kefenim olsun. O zaman ruhum göklere çıkacaktır. Benden sonra Melikşah’ı tahta çıkarınız ve ona bağlı kalınız. Zaferi kazanırsak istikbal bizimdir.”Bu sözler orduyu coşturdu. Büyük şevkle ileri atıldılar. Alparslan son derece kurnazca bir harp taktiği planlamıştı. Hilal şeklinde yaydığı ordusuyla akşama kadar Malazgirt meydanında dövüştü. Şaşkına dönen Bizans ordusu, hilalin içine düştü. 200.000 kişilik koca ordu perişan oldu. İmparator esir edildi.

Sultan Alparslan savaştan sonra huzuruna getirilen imparatoru, hiç ümid etmediği şekilde affetti. Bizans imparatorunun harp tazminatı ödemesi, her yıl haraç ve ihtiyac halinde Selçuklu ordusuna asker göndermesi karşılığında barış andlaşması yapıldı. Fakat Diyojenes, İstanbul’a geri dönerken, Bizas tahtının el değiştirmesi, andlaşmayı geçersiz kıldı. Alparslan da, Selçuklu şehzadelerini Anadolu’yu fetihle görevlendirdi. Türkler, kısa zamanda Anadolu’ya hakim oldular.

Sultan Alparslan , Malazgirt zaferinden sonra 1072 senesinde çok sayıda atlı ile Maveraünnehr’e doğru sefere çıktı. Türkleri bir bayrak altında toplamak istiyordu. Ordunun başında Buhara’ya yaklaştı. Amuderya nehri üzerinde bulunan Hana kalesini muhasara etti. Kale komutanı, batıni sapık fırkasına mensup Yusuf el-Harezmi, kalenin fazla dayanamayacağını anladı ve teslim olacağını bildirdi. Hain Yusuf, Alparslan ’ın huzuruna çıkarıldığı sırada Sultan’a hücum edip, hançer ile yaraladı. Yusuf’u derhal öldürdüler. Fakat Sultan Alparslan da aldığı yaralardan kurtulamadı. Dördüncü günü, 25 Ekim 1072 tarihinde; “Her ne zaman düşman üzerine azmetsem, Allahü tealaya sığınır, O’ndan yardım isterdim. Dün bir tepe üzerine çıktığımda, askerimin çokluğundan, ordumun büyüklüğünden bana, ayağımın altındaki dağ sallanıyor gibi geldi. “Ben, dünyanın hükümdarıyım. Bana kim galip gelebilir?” diye bir düşünce kalbime geldi. İşte bunun neticesi olarak, cenab-ı Hak, aciz bir kulu ile beni cezalandırdı. Kalbimden geçen bu düşünceden ve daha önce işlemiş olduğum hata ve kusurlarımdan dolayı Allahü tealadan af diliyor, tövbe ediyorum. La ilahe illallah Muhammedün resulullah!...” diyerek şehid oldu. Tahran yakınlarındaki Rey şehrine defnedildi. Yerine oğlu Melikşah geçti.
Sultan Alparslan saltanatı müddetince İslam dinine hizmet etti. İslamiyet’i içten yıkmaya çalışan gizli düşmanlara ve batıni, şii hareketlerine karşı çok hassastı. Hatta bir defasında; “Kaç defa söyledim. Biz, bu ülkeleri Allahü tealanın izniyle silah kuvveti ile aldık. Temiz müslümanlarız, bid’at nedir bilmeyiz. Bu sebepledir ki, Allahü teala, halis Türkleri aziz kıldı.” demişti.

Alparslan, büyük tarihi zaferlerinin yanısıra, medreseler kurmak, ilim adamlarına ve talebeye vakıf geliri ile maaşlar tahsis etmek, imar ve sulama te’sisleri vücuda getirmek suretiyle de hizmetler yaptı. İmam-ı a’zam’ın türbesini, Harezm Camii’ni ve Şadyah kalesi gibi pek çok eser inşa ettirdi. Zamanında; İmam-ı Gazali, İmam-ül-Haremeyn Cüveyni, Ebu İshak eş-Şirazi, Abdülkerim Kuşeyri, İmam-ı Serahsi gibi büyük alimler yetişmişti


BİYOGRAFİLERİN HEPSİ
www.Biyografi.net
ALINTIDIR


Last edited by Guitar on Wed Sep 02, 2009 4:18 pm; edited 1 time in total
Back to top Go down
http://eurostar.eniyiforum.net/
Carpdi
Süper Üye
Süper Üye
Carpdi


Male
Mesaj Sayısı : 2071
Yaş : 32
Nerden / Where Are You? : Ordan
Aktiflik Puanı : 2121
Pep : 18
Kayıt tarihi : 2009-01-07
Represent Country / Temsil Ettiğin Ülke : --Türk Kültürü-- 2jbqi6f

--Türk Kültürü-- Empty
PostSubject: Re: --Türk Kültürü--   --Türk Kültürü-- I_icon_minitimeWed Sep 02, 2009 4:17 pm

Attila'nın Hayatı
Büyük Türk-Hun İmparatoru'dur. 395 yılında doğdu. Hun Devleti'nin kurucularından Muncuk'un oğludur. 434 yılında kardeşi Bledu ile birlikte İmparatorluğun başına geçti. Bir süre sonra kardeşinin öldürülmesiyle Tuna kıyılarından Çin Seddi'ne kadar uzayan imparatorluğun tek hâkimi oldu. 750 bin kişilik ordusuyla Galya şehirlerini alt üst etti. Orleans'ı kuşattı. Kuzey İtalya'yı silindir gibi ezip geçti. Avrupa'yı titreten bir cihangir oldu. 453 yılında öldü.Tıpkı Büyük İskender gibi bütün dünyaya hâkim olmak ihtirası ile dopdolu bulunan Attila, bu büyük emelini tamamen gerçekleştiremedi. Ancak tarihin tanıdığı en ünlü cihangirlerden biri oldu.Gençliğini barış için rehin olarak Roma'da geçirmiş, bu yüzden Roma kültürünün yanı sıra zaaflarını ve karakterlerini incelemişti. Latince'yi de ana dili gibi öğrenmişti. Hükümdar olduktan sonra Romalılar hakkındaki bütün bu bilgilerini en iyi şekilde değerlendirmeyi başardı.

Attilâ önce Doğu Roma'yı hedef aldı. Bizans üzerine yürüdü. Kendisinden aman dileyen İmparatoru yıllık vergiye bağladı. Bir süre sonra vergisini ödemeyen imparatora, bunu pek pahalıya ödetti. Balkanlardan Mora'ya, oradan İstanbul kapılarına kadar olan bölgeyi ele geçirdi. Bizanslılar vergiyi iki misline çıkartarak İstanbul'u kurtardılar. Fakat, bu arada Bizans İmparatoru III. Valentinianus, bir suikastçi göndererek Attilâ'yı öldürtmeye teşebbüs etti. Bu teşebbüs sonuçsuz kaldı. İmparator bu kez kendi emriyle suikasti hazırlayanın kafasını kestirip Attilâ'ya göndermekle, kendisini temize çıkarmaya kalkıştı.

Bu arada III. Valentinianus'un hayatı boyunca evlenmemeye mahkum ettiği kız kardeşi, rahibe olarak kapatıldığı manastırdan Attilâ'ya bir nişan yüzüğü göndererek kendisiyle evlenmeye hazır olduğunu bildirdi. Bütün Avrupa'ya dehşet saçan Attilâ, Bizans İmparatoru'na daha sert bir mesaj göndererek, nişanlısının kapatılmış bulunduğu manastırdan serbest bırakılmasını ve müstakbel eşine çeyiz olarak Batı Roma İmparatorluğunun yarısının verilmesini istedi. III. Valentinianus, Büyük Türk-Hun İmparatoru'nun bu teklifi karşısında kara kara düşüncelere daldı. Bunun verdiği huzursuzluk bütün Bizans'ı kapladı. Doğu Roma İmpatorluğu sınırları içinde bitip tükenmek bilmeyen korkulu günler ve aylar başladı, Attilâ'nın bütün emeli Batı ile Doğu Roma İmparatorluklarının kendisine karşı birleşmelerini önlemekti. İki cephede birden savaşmak istemiyordu. Doğu Roma'yı bu huzursuzluğun içinde bıraktıktan sonra ani bir kararla Batı Roma'ya yürüdü. Bir hallaç pamuğu gibi attı, Batı Roma İmparatorluğu'nu.
Roma'ya girmesinin gün meselesi halini aldığı bir sırada Papa III. Leon, bizzat Attilâ'nın karargâhına giderek Roma'yı çiğnememesi için ricada bulundu. Hattâ bunun için kendisine yalvardı. Papanın bu yalvarışı karşısında istilâyı durdurmayı kabul eden Attilâ, Romalıları çok ağır bir vergiye bağladı.Sekiz yıl içinde bütün Avrupa'da eşi görülmemiş ölçüde büyük bir istilâda bulunan Attilâ, korku ve dehşet ifade eden tek isim oluvermişti. Bu yüzden son derece âdil bir hükümdar olmasına rağmen bütün Avrupa kendisini barbar gözüyle gördü. Onun etrafına saçtığı büyük korku ve dehşetin psikolojik bir sonucu olmuştu bu yanlış teşhis...


Attilâ yalnız büyük bir istilâcı ve yaman bir komutan değil, mükemmel bir hükümdardı. Tarih onu, milletine medenî bir düzen veren ve dünyada posta teşkilatını kuran ilk kişi olarak tanır.Attilâ'nın ilk eşi ve baş kadını Arıkan idi. Ölümünden sonra yerine geçen oğlu İlek'in anası olan Arıkan'dan başka bir kaç kadın daha almıştı. 453 yılında büyük Türk-Hun İmparatorluğu'nun başkenti olan Etzelburg'da (Bugün Macaristan sınırları içinde bulunan Attila şehri) İlkido adında genç bir kızla evlendi. Elli sekiz yaşında olmasına rağmen son derece dinç ve kuvvetli idi. Zifaf gecesinin sabahında, bütün Avrupa'yı tir tir titreten cihangir, yatağında ölü bulundu. Ağzından, burnundan boşanan kanlarla, bütün yatak kıpkırmızı olmuştu. Ölümünün şiddetli bir burun kanamasından mı, bir hastalıktan mı, yoksa bir suikast sonucu mu meydana geldiği kesinlikle anlaşılamadı.

Cenazesi, ölümünün ertesi günü yapılan çok büyük bir törenle kaldırıldı. Cesedi altın bir tabuta konulmuştu. Bu tabut, önce gümüş, sonra da demir bir mahfazanın içine yerleştirilmiş ve böylece toprağa verilmişti.Attilâ, ölümünden sonra, kimse tarafından rahatsız edilmeden ebedî uykusunu uyumak isterdi. Bunu, böyle vasiyet etmişti. Bu nedenle mezarını kazıp kendisini toprağa verenler okla vurulmak suretiyle hemen oracıkta öldürüldü. Sonra mezarının yanından geçmekte olan bir çayın mecrası değiştirildi. Sular başta tarafa, muhtemel olarak mezarın üzerinden verilen yeni mecrasına akıtıldı. Böylelikle büyük cihangirin son arzusu yerine getirilmiş oldu.
Ne yazık ki bugün mezarının yeri dahi bilinmez...
Back to top Go down
http://eurostar.eniyiforum.net/
Carpdi
Süper Üye
Süper Üye
Carpdi


Male
Mesaj Sayısı : 2071
Yaş : 32
Nerden / Where Are You? : Ordan
Aktiflik Puanı : 2121
Pep : 18
Kayıt tarihi : 2009-01-07
Represent Country / Temsil Ettiğin Ülke : --Türk Kültürü-- 2jbqi6f

--Türk Kültürü-- Empty
PostSubject: Re: --Türk Kültürü--   --Türk Kültürü-- I_icon_minitimeWed Sep 02, 2009 4:20 pm

Bilge Kağan
Göktürkleri, elli yıllık Çin esaretinden kurtararak, ikinci defa Göktürk Hakanlığını kuran, İlteriş (İl’i, devleti toplayıp tanzim eden) unvanı ile anılan Kutluk Kağanın büyük oğlu. 684 yılında doğdu. Babası Kutluk Kağan öldüğü zaman kardeşi Kültigin’le birlikte, küçük yaşta olmaları sebebiyle, amcaları Kapağan Kağanın ve millet emektarı, büyük müşavir Vezir Bilge Tonyukuk’un himayesinde büyüdü. O zaman Bilge Kağan 8, Kültigin Han 7 yaşında idiler.

Amcası Kapağan Kağan tarafından 14 yaşında “şad” tayin edilerek devlet hizmetine girdi. Vezir Tonyukuk kumandasında, Göktürk Hakanlığının İnal ile birlikte sevk ettikleri batı orduları grubunda yer aldı. İnal Kağanla birlikte Altayları aşarak Bolçu’da On-ok ordusunu mağlup etti ve Seyhun (Sir derya= İnci Nehri) kıyılarına ulaştı. Tonyukuk’un başkumandanlığını yaptığı bu ordunun başında Maveraünnehir’e kadar dayanan Bilge Kağan, Kızıl Kum Çölüne girerek güney istikametini aldı. Göktürk Abidelerinde tezik şeklinde zikredildiği gibi, ilk defa olarak batıda Müslüman Araplarla karşılaşıldı (701). 709 yılında Kırgızlar’ın komşusu olan ve Yukarı Kem-İrtiş arasında bulunan Çikler ile Isıg Gölünün batısında yaşayan Azları, Hakanlığa bağladı. 710 yılında kardeşi Kültiginle birlikte zaman zaman başkaldıran Kırgızları mağlup etti. 714’te Çin’in yığınak merkezi olan Beşbalık’ın kuşatılmasına, İnal Kağan, Tung-lu Tekin ve eniştesi ile birlikte katıldı. 22 Temmuz 716 tarihinde Çinlilerle münasebet kuran Bayırkular’ın amcaları Kapağan Kağanı pusuya düşürerek öldürmeleri üzerine karışıklığa sürüklenmiş olan devletin yükünü, Kapağan Kağanın oğullarını ve taraftarlarını bertaraf ederek, kardeşi Kültigin’le birlikte yüklendi. Kültigin’le birlikte seferler yaptı. Memlekette karışıklıklar çıkaran Dokuz Tatarlar ve Oğuzlar üzerine yürüyerek bozguna uğrattı. Kültigin’in aşırı derece ısrarı üzerine 716 yılında hükümdar oldu. Göktürk orduları başkumandanlığını yüklendi. O zamana kadar bu vazifede bulunan baba yadigârı, Bilge Kağanın kayın babası vezir Tonyukuk da devlet müşaviri olarak kaldı. İçte ve dışta yaptığı mücadelelerde büyük başarılar kazandı. Yurtsuz milleti yurtlu, fakir halkı zengin ettiği gibi, devleti ve milleti için canla başla çalıştı. 717 yılında Uygur İl-teber’i Kargan Savaşında yendi. Bir yıl sonra da isyana teşebbüs eden Karluklarla savaştı ve galip geldi.

Bilge Kağan, Çinlilerle iyi münasebet kurmak istiyordu. Bu Tonyukuk’un da arzu ettiği bir durumdu. Fakat Çinliler, Türk birliğini bozmak için Beşbalık’taki Basmıllar ile anlaşmışlardı. Bütün bunlar, Çinlileri çok iyi tanıyan ve vaktiyle Kutluk (İlteriş) Kağanla birlikte istiklal mücadelesi veren Vezir Tonyukuk tarafından gayet iyi biliniyordu. Onun planı sayesinde Basmıllar, Beşbalık’ta kuşatılarak mağlup edildi. Entrikalarının boşa çıktığını gören Çin de baskı altına alındı. Çin ordusu, Kan-su’da bozguna uğratıldı (Eylül 720). Daha sonra çeşitli seferler düzenlendi. Kitanlar ve Tatabılar saf dışı bırakıldı (722-723).

Bütün bu hadiselerden sonra Çin, iyi geçinme noktasına geldi. 725 yılında Çin İmparatoru tarafından gönderilen elçiyi Bilge Kağan, Kültigin ile Tonyukuk’un hazır bulunduğu bir mecliste kabul etti.

Bilge Kağan, 725 yılında kayınbabası Tonyukuk’u 731 yılında da 47 yaşında olan kardeşi Kültigin’i kaybetti. Bu iki Türk büyüğünün ölümü, hakanlıkta büyük boşluklar meydana getirdiği gibi, millet de, başta Bilge Han olmak üzere büyük üzüntü içine düştü. Orhun Kitabeleri’nde bu husus: “Küçük kardeşim Kültigin öldü, görür gözüm görmez oldu, bilir bilgim bilmez oldu, zamanın takdiri Tanrı’nındır. Kişi-oğlu ölmek için yaratılmıştır, kendimi bıraktım, gözden yaş akıtarak, gönülden feryad ederek yanıp yakıldım” şeklinde Bilge Kağan’ın ağzından, kendi inançlarına göre, bir nevi tevekkül içinde anlatılmaktadır.

Bu iki büyük millet ve devlet emektarının hatırasına, Bilge Kağan zamanında bengü taşlar (kalıcı eserler) dikilmiş, hizmetleri ve düşünceleri kendi ağızlarından verilmiştir.

734 yılının yazında K’i-tan ve Tatabılara karşı Töngez Dağında kazanılan savaş, Bilge Kağanın en son zaferi oldu. Bütün ömrünü milletinin birliği ve büyüklüğü için geçirmiş olan Bilge Kağanın, 19’u “şad” 19’u da “kağan” olmak üzere 38 senelik bir hizmeti vardır. Son zamanlarında, Çinli bir prenses ile evlenme arzusu, Çin imparatoru tarafından kabul edilmişse de, Çinlilerce aldatılan Buyruk-çor tarafından zehirlenmiş ve 25 Kasım 734 tarihinde, milleti büyük bir yas içinde bırakarak 50 yaşında vefat etmiştir. Adına, oğlu tarafından Baykal Gölünün güneyinde, Orhun Nehri Vadisinde, Koşo Tsaydam Gölü civarında Bilge Kağan Abidesi diktirilmiştir. Abideyi, yeğeni Yollug Tigin kaleme almış ve 34 günde tamamlatmıştır.

Kitabelerde görüleceği üzere, Bilge Kağan, milletine bağlı, dindar bir hükümdardır. Böyle olmasına rağmen, yeni bir dinin arayışı içinde olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü onun yerleşik hayata geçmek isteği ve kuracağı şehirlerde Budist mabetlerine yer verme teklifi, kayın babası Tonyukuk tarafından reddedilmiştir. Şayet sağlıklarında İslamiyet, ülkelerine ulaşabilseydi, Türklüğün eski yurdunda alperenlerin, gazilerin daha erken görüleceği büyük ihtimal dahilindeydi. Tonyukuk’un, Bilge Kağanı bu iki düşüncesinden men edişi, Çin’e karşı kendilerini müdafaa şuuru iledir. Fakat bu fikir, netice olarak sonraları Türk dünyasının İslam'a girmesine zemin hazırlamıştır.
Back to top Go down
http://eurostar.eniyiforum.net/
Carpdi
Süper Üye
Süper Üye
Carpdi


Male
Mesaj Sayısı : 2071
Yaş : 32
Nerden / Where Are You? : Ordan
Aktiflik Puanı : 2121
Pep : 18
Kayıt tarihi : 2009-01-07
Represent Country / Temsil Ettiğin Ülke : --Türk Kültürü-- 2jbqi6f

--Türk Kültürü-- Empty
PostSubject: Re: --Türk Kültürü--   --Türk Kültürü-- I_icon_minitimeWed Sep 02, 2009 4:20 pm

Cengiz Han
1167 yılında doğdu. Moğol kağanı ve Moğol devletinin kurucusu. Asıl adı Temuçin’dir. Temuçin, 13 yaşlarında iken, babasını kaybetti. Henüz küçük olduğundan, kabilesi, onu bırakıp Tayciutlar’a katılmak istedi. Annesi Helün Hatun, binbir çaba ile kabilenin küçük bir bölümünü geri çevirebildi. Nice güçlük ve sıkıntıya rağmen, varlıklarını sürdürebildiler. Bütün bu olaylar sırasında, Temuçin�deki önderlik yetenekleri kendisini belli ediyordu.

Cengiz, han olduktan sonra Çin’deki Kitün/Chin sülalesinin, kuzey sınırlarında Tatarlar’a karşı giriştiği bir harekete katıldı ve Tatarlar ezildi. Ona göre Tatarlar atalarına kötülük edip, ölümüne neden olmuşlardı. 1202’te Tatar kabileleri ile savaştı ve onları yendi.
Cengiz Han, Moğolistan’ın tek gücü durumuna gelmişti. 1206 ilkbaharında, Onon ırmağı boylarında bir kurultay toplandı. Bu kurultay, bütün kabilelerin temsilcileri Han Cengiz’i, bakanlığa (Kağan) getirdiler. Cengiz unvanı da bu sırada verilmiş olmalıdır.

Cengiz Kağan Çin’den batıya giden ticaret yolunu denetimlerinde tutan Tangutlar’la savaştı. 1209’da kendisi de sefere katıldı. Başkent Ning-hia düşmediyse de, Tangutlar denetim altına alındı. Cengiz Kağan, Asya’nın doğusunda büyük bir güç olarak ortaya çıkarken, Orta Asya’nın kudretli devleti de Harezmşahlar’dı. İki ülke arasında bir çok elçiler gidip gelmişti. Cengiz, iki ülke arasında özellikle ticaretin gelişmesinden yana olduğunu belirtmiş, Harezmşah ülkesinden gelen kervan mallarını uygun fiyatlarla satın almıştı.

Cengiz, 1218’de bir kaç elçisi dışında tamamı Müslüman olan tacirlerin yönettiği 450 kişilik bir kervan hazırlatıp gönderdi. Cengiz’in Moğollar’ı tek bir devlet altında toplaması sonucu, eski Göktürk topraklarındaki bazı Türk boylarının Batı’ya doğru göçü başlamıştır. Asya’daki dinler mücadelesinde, Cengiz’in Şaman inancında olmasına karşın, siyasal açıdan İslamiyet’e yakınlaşmasıyla islamiyet’e destek sağlamıştır. Cengiz’le birlikte Asya’nın iktisadi yaşamı da değişime uğramıştır. Ülkeler arası ticaret yeni boyutlar kazanmış, sınırlar ve gümrükler ortadan kalkmıştır. Asya’da tek bir devletin egemen olmasıyla Asya’nın batısı ile doğusu arasındaki ticari ilişkiler gelişmiştir. 1227 yılında öldü.
Back to top Go down
http://eurostar.eniyiforum.net/
Carpdi
Süper Üye
Süper Üye
Carpdi


Male
Mesaj Sayısı : 2071
Yaş : 32
Nerden / Where Are You? : Ordan
Aktiflik Puanı : 2121
Pep : 18
Kayıt tarihi : 2009-01-07
Represent Country / Temsil Ettiğin Ülke : --Türk Kültürü-- 2jbqi6f

--Türk Kültürü-- Empty
PostSubject: Re: --Türk Kültürü--   --Türk Kültürü-- I_icon_minitimeWed Sep 02, 2009 4:21 pm

Dede Korkut
Büyük Türk destan bilgesi Dede Korkut'un kişiliği üzerinde bilgilerimiz yetersiz kalıyor. Korkut-Ata adıyla da tanınan Dede Korkut, söylentilere göre Oğuzların Bayat Boyundan Kara Hoca’nın oğludur.

Onun, IX. ve XI. yüzyıllar arasında Türkistan'da Sir-Derya nehrinin Aral Gölüne döküldüğü yerde doğduğu, Ürgeç Dede adında bir oğlu olduğu, Oğuz Türklerinden büyük saygı gördüğü, bu bölgelerde hüküm süren Türk hakanlarına akıl hocalığı ve danışmanlık ettiği destanlarından anlaşılmaktadır.

Dede Korkut'un Türkler arasında, ağızdan ağıza, dilden dile dolaşan destan niteliğindeki hikâyeleri XV. yüzyılda Akkoyunlu'lar devrinde Dede Korkut Kitabı adıyla bir kitapta toplanmış, böylelikle sözden yazıya dökülmüştür. Destan derleyicisi, Dede Korkut kitabının önsözünde Dede Korkut hakkında şu bilgileri verir ve onun ağzından şu öğütlerde bulunur:

(Bayat Boyundan Korkut Ata derler bir er ortaya çıktı. 0 kişi, Oğuz'un tam bilicisi idi. Ne derse olurdu. Gaipten türlü haber söylerdi...)

(Korkut Ata Oğuz Kavminin her müşkülünü hallederdi. Her ne iş olsa Korkut Ata'ya danışmayınca yapmazlardı. Her ne ki buyursa kabul ederlerdi. Sözünü tutup tamam ederlerdi...)

(Dede Korkut söylemiş: Lapa lapa karlar yağsa yaza kalmaz, yapağılı yeşil çimen güze kalmaz. Eski pamuk bez olmaz, eski düşman dost olmaz. Kara koç ata kıymayınca yol alınmaz, kara çelik öz kılıcı çalmayınca hasım dönmez, er malına kıymayınca adı çıkmaz. Kız anadan görmeyince öğüt almaz, oğul babadan görmeyince sofra çekmez. Oğul babanın yerine yetişenidir, iki gözünün biridir. Devletli oğul olsa ocağının korudur...)

(Dede Korkut bir daha söylemiş: Sert yürürken cins bir ata nâmert yiğit binemez, binince binmese daha iyi. Çalıp keser öz kılıcı nâmertler çalınca çalmasa daha iyi... Çala bilen yiğide, ok'la kılıçtan bir çomak daha iyi. Konuğu olmayan kara evler yıkılsa daha iyi... Atın yemediği acı otlar bitmese daha iyi. İnsanın içmediği acı sular sızmasa daha iyi...)

Dede Korkut'un kitabında on iki destan var. Bu destanlar, Türk dilinin en güzel örnekleri olduğu gibi, Türk ruhuna, Türk düşüncesine ışık tutan en açık belgelerdir.

Dede Korkut, Oğuz Türklerini, onların inanışlarını, yaşayışlarını, gelenek ve göreneklerini, yiğitliklerini, sağlam karakteri ve ahlâkını, ruh enginliğini, saf, arı-duru bir Türkçe ile dile getirir. Destanlarındaki şiirlerinde, çalınan kopuzların kıvrak ritmi, yanık havası vardır.

Bamsı Böyrek Destanı'nda Bey Böyrek’in ardından yavuklusu Banu Çiçek şöyle seslenir ;

Vay al duvağımın sahibi,
Vay alnımın başımın umudu.
Vay şah yiğidim, şahbaz yiğidim,
Doyuncaya dek yüzüne bakamadığım
Han yiğit...
Göz açıp ta gördüğüm,
Gönül ile sevdiğim,
Bir yastığa baş koyduğum
Yolunda öldüğüm, kurban olduğum
Can yiğit...

Dede Korkut destanlarının kahramanları, iyiliği ve doğruluğu öğütler. Güçsüzlerin, çaresizlerin, her zaman yanındadır. Hile-hurda bilmezler, tok sözlü, sözlerinin eridirler. Türk milletinin birlik ve beraberliğini, millî dayanışmayı, el ele tutuşmayı telkin eder.

Yüzyıllar boyu, heyecanla okunan bu eserdeki destanlar, Doğu ve Orta Anadolu'da, çeşitli varyantları ile yaşamıştır. Anadolu'nun birçok bölgelerinde, halk arasında söylenen, kuşaktan kuşağa aktarılan hikâye ve destanlarda Dede Korkut'un izleri ve büyük etkileri vardır.

Millî Destanımızın ana kaynağı olan Dede Korkut Kitabı’nın bugün elde, biri Dresden'de, öteki Vatikan'da olmak üzere, iki yazma nüshası vardır. Bu yazma eserlere dayanarak Dede Korkut Kitabı, memleketimizde birkaç kez basıldığı gibi, birçok yabancı memleketlerde çeşitli dillere de çevrilmiştir.
Back to top Go down
http://eurostar.eniyiforum.net/
Carpdi
Süper Üye
Süper Üye
Carpdi


Male
Mesaj Sayısı : 2071
Yaş : 32
Nerden / Where Are You? : Ordan
Aktiflik Puanı : 2121
Pep : 18
Kayıt tarihi : 2009-01-07
Represent Country / Temsil Ettiğin Ülke : --Türk Kültürü-- 2jbqi6f

--Türk Kültürü-- Empty
PostSubject: Re: --Türk Kültürü--   --Türk Kültürü-- I_icon_minitimeWed Sep 02, 2009 4:22 pm

Ebulfeyz Elçibey
Azerbaycan eski Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey, Nahçıvan'ın Keleki kasabasında doğdu.

Asıl adı, Ebulfez Kadir Güloğlu Aliyev olan Elçibey, Azerbaycan Bakü Devlet Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu.

Elçibey, 1970'li yıllarda, eski SSCB topraklarına dahil olan Azerbaycan'ın bağımsızlığı için mücadele etmeye başladı. 1976 yılında Sovyetler'e karşı propaganda yaptığı gerekçesiyle tutuklandı ve 1978 yılında şartlı olarak serbest bırakıldı.

Ebulfez Elçibey, 1988-1989 yıllarında Azerbaycan halkına bağımsızlık mücadelesi yolunda öncülük ederek, halkından büyük destek gördü. Elçibey, aktif siyasi hayatına 1989 yılında, Azerbaycan Halk Cephesi Partisi'nin (AHCP) başına geçerek başladı.

Azerbaycan, SSCB'nin 1990'da dağılmasının ardından 18 Ekim 1991 yılında bağımsızlığını resmen ilan etti. Ayaz Muttalibov'un kısa süren cumhurbaşkanlığının ardından, Ebulfez Elçibey 7 Haziran 1992'de bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti'nin ikinci Cumhurbaşkanı oldu.

Elçibey, daha önce "Milli Kahramanlık Ödülü"nü verdiği Suret Hüseyinov'un Haziran 1993'de ayaklanmasından sonra cumhurbaşkanlığı görevini terkederek doğum yeri olan Keleki'ye döndü.

Azerbaycan'ın eski Cumhurbaşkanı, 31 Ekim 1997'de Keleki'den Bakü'ye döndü ve AHCP'nin başında aktif siyasi hayatına devam etti. Elçibey, 1998 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerine, "demokratik ve adil olmadığı" gerekçesiyle boykot ederek katılmadı.

Elçibey, zaman zaman Haydar Aliyev iktidarına karşı verdiği sert demeçlerle kamuoyunun dikkatlerini üzerine çekti.

Azerbaycan'da 5 Kasım'da yapılacak 2. dönem parlamento seçimlerine katılma kararı alan Elçibey, bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti'nin parlamentosuna girebilmek için ilk defa milletvekilliğine adaylığını koydu.

Hayatı boyunca, Türk dünyasının birleşmesi ve kardeşliği için mücadele eden Elçibey, bu yönde "Bütün Azerbaycan Yolunda" isimli bir kitap çıkardı. 62 yaşında ölen Ebulfez Elçibey, iki çocuk babasıydı.

GATA'da bir süredir tedavi gören Azerbaycan'ın eski Devlet Başkanı Ebulfez Elçibey vefat etti.

Elçibey, yaklaşık 2 aydır sağlık nedenleriyle Türkiye'de tedavi altında tutuluyordu.

Prostat tümörü nedeniyle önce Ankara Hastanesi'nde tedavi altına alınan Elçibey, hastalığının belirli bir evreye ulaşması ve kemik tutulumu nedeniyle radyoterapi gerektiği için 9 Ağustos Çarşamba günü GATA'ya radyoterapi görmek üzere kaldırılmıştı. Elçibey'in Türkiye'ye "metabolik durumunun çok bozuk ve septik komada, şuuru kapalı olarak" geldiği, Türkiye'de kaldığı sürece durumunun iyiye gittiği, ancak nefes darlığı, akciğer enfeksiyonu, prostat kanseri hastalıklarını birarada taşıdığı belirtilmişti.
Back to top Go down
http://eurostar.eniyiforum.net/
Carpdi
Süper Üye
Süper Üye
Carpdi


Male
Mesaj Sayısı : 2071
Yaş : 32
Nerden / Where Are You? : Ordan
Aktiflik Puanı : 2121
Pep : 18
Kayıt tarihi : 2009-01-07
Represent Country / Temsil Ettiğin Ülke : --Türk Kültürü-- 2jbqi6f

--Türk Kültürü-- Empty
PostSubject: Re: --Türk Kültürü--   --Türk Kültürü-- I_icon_minitimeWed Sep 02, 2009 4:22 pm

1 - Gazpıalı İsmail Bey
1851-1914
1774 Küçük Kaynarca Antlaşması sonucu,Osmanlı himayesinden ayrılıp,1783 yılında Rus işgaline maruz kalan Kırım yarımadası sürgün ve göçlerle sarsılırken, büyük fikir adamı Gaspıralı İsmail Bey, Ruslaştırma politikalarına karşı yayın yoluyla faaliyete geçmiştir. Gaspıralı, 1881'te "Tonguç" isimli broşürü yayınlamıştır. 8 Mayıs 1881'den itibaren her ay başka ad altında "Şafak", "Kamer", "Yıldız", "Güneş", "Mirat-ı Cedit (Yeni Ayna)" broşürlerini yayınlamaya devam etmiştir. Gaspıralı İsmail Bey, 1883 yılında büyük çabalar sonucu "Tercüman" gazetesini yayınlamaya başlamıştır. Tercüman, sadece Kırımda değil Kafkasya'da, Kazan'da, Türkistan'da okunmaya başlamıştır. Bütün Türk-İslam alemini uyandırmaya, ayağa kaldırmaya çalışan Gaspıralı bu konuda şöyle yazmaktadır:

"Sönmüş kalpleri ne ile yandırmalı? Basireti kesmiş perdeleri ne ile kötermeli (kaldırmalı)? Gaflet sahrasında serilip kalmış koca bir milleti ne ile ayağa turguzmalı(kaldırmalı)?".

Gaspıralı İsmail Bey'in büyük ideali; bütün Türklerin her sahada birleşmesini, büyük bir kitle ve kuvvet meydana getirmesini sağlamaktır. Bu uğurda çalışmalarını sürdüren Gaspıralı'nın, Türk dünyasının birleşmesi için ortaya attığı "Dilde, Fikirde, İşde Birlik" şiarı hiçbir zaman önemini yitirmemiştir. Gaspıralı o dönemde, Kırım'dan göçlere de şiddetle karşı çıkmış, bu konuda Tercüman da şunları yazmıştır:

"Bineceğiniz gemiler, Karadeniz'in coşkun merhametsiz dalgalarını zor aşacaktır. Karşılaşacağınız hastalıklar ve zorluklara, bulacağınız çareler ehemmiyetsiz kalacaktır. Gideceğiniz yerlerin tabiat ve iklim şartları başka olacaktır. Oralarda ki hazırlıklar kifayetsiz kalacaktır.

Aziz kardeşler!

Satmak kolay, almak zordur. Gitmek kolay, dönmek zordur. Yıkılmak kolay, kalkmak zordur".

Tercüman Gazetesi, Rusya'daki Türklerin gözü, kulağa, kalbi olmuştur. Gaspıralı bu gazete yoluyla ortak bir Türk dili oluşturmaya da çalışmıştır. Gaspıralı İsmail Bey, fikir adamlığı yanında Türk Dünyasının en büyük gazetecisidir de. Basının önemini çok iyi kavrayan Gaspıralı Tercüman'ın yanında, hanımlar için, kızı Şefika Gaspıralı'ya "Alem-i Nisvan"ı (Kadınlar Alemi) çıkarttırmıştır. Bu dergi Türk dünyasında ki ilk hanım dergisi olma özelliğini taşımaktadır.



Şefika Gaspıralı'nın çıkarttığı ilk hanım dergisinden sayfalar

Gaspıralı çocuklar içinde, "Alem-i Sıbyan" ve mizah dergisi "Ha!, Ha!, Ha!"yı çıkarmıştır. Bu dergi ve gazeteler yoluyla Gaspıralı sesini bütün Türk-İslam dünyasına duyurmaya çalışmıştır. İsmail Gaspıralı 11 Eylül 1914 tarihinde Bahçesaray şehrinde ki evinde vefat etti.

Ruslar, Gaspıralı’nın ölüsünden bile korktukları için, mezarı yok etmişler, Kırım Türkleri vatanlarına döndükten sonra mezarın yerini tahmini olarak tespit ederek, buraya bir mezar yaptırıp taştan bir kitabe koymuşlardı.

Doğmuşam ben Avcıköy’de

Bin sekizyüz elli birde

Mekanımdır Bahçesaray

Mezarım kimbilir nerede ?


Gaspıralı'nın Evi

Gaspıralı'nın Sembolik Mezarı


Gaspıralı, Türklüğün geleceğini, nasıl ki bir asırdan fazla bir zaman önce görmüşse, mezarının da bir gün Ruslar tarafından yok edileceğini sanki sezerek bu şiiri yazmış. Ruslar, belki Gaspıralı’nın mezarını yok etmişlerdi ama, o fikirleri ile dünya üzerinde yaşayan 250 milyon Türk’ün kalbinde ve kafasında layık olduğu yeri aldı.
Back to top Go down
http://eurostar.eniyiforum.net/
Carpdi
Süper Üye
Süper Üye
Carpdi


Male
Mesaj Sayısı : 2071
Yaş : 32
Nerden / Where Are You? : Ordan
Aktiflik Puanı : 2121
Pep : 18
Kayıt tarihi : 2009-01-07
Represent Country / Temsil Ettiğin Ülke : --Türk Kültürü-- 2jbqi6f

--Türk Kültürü-- Empty
PostSubject: Re: --Türk Kültürü--   --Türk Kültürü-- I_icon_minitimeWed Sep 02, 2009 4:23 pm

2 - Gazpıralı İsmail Beyin Eserleri
Hazırlayan: Inci Bowman
Seri Yayınlar:
Tercüman/Perevodchik. Bahçesaray, 1883-1918.
Alem-i nisvan [Kadın Dünyası]. Bahçesaray, 1906-1910.
Alem-i sibyan [Çocukların Dünyası]. Bahçesaray, 1906-1912?
Al-Nahdah/La Renaissance ["ennehda", Uyanış]. Cairo, 1908
Kha! Kha! Kha! [Ha! Ha! Ha!]. Bahçesaray, 1906- ?
Kitaplar ve Kitapçıklar:
Russkoe Musul'manstvo [Rusya Müslümanları]. Simfereopol, 1881.
Salname-i Türki [Türk Yıllığı]. Bahçesaray, 1882.
Mirat-ı Cedid [Yeni Ayna]. Bahçesaray, 1882.
Hoca-ı Sibyan. Bahçesaray, 1884. 3. tab. 1892; 7. tab 1898.
Avrupa Medeniyetine bir Nazar-ı Muvazene [Avrupa Medeniyetine Dengeli Bir Bakış]. Bahçesaray, 1885.
İslamlara dair Nizamlar ve İmtiyazlar. Bahçesaray, 1885.
Rusya Coğrafyası. Bahçesaray, 1885.
İki Bahadır. Bahçesaray, 1886.
Kıraat-i Türki [Türkçe Okuma Kitabı]. Bahçesaray, 1886. 2. tab. 1894.
Maişet Muharebesi [Hayat Mücadelesi]. Bahçesaray, 1886.
Halera Vebası ve Onun Deva ve Darusu [Kolera Vebasi ve Onun Deva ve Bakimi]. Bahçesaray, 1887.
Bahtiyar Nazım. Bahçesaray, 1889.
Atlaslı Cihanname. Bahçesaray, 1889.
Medeniyet-i İslamiye. Bahçesaray, 1889.
Garaib-i Adat-i Akvam [Kavimlarin Garip Adetleri]. Bahçesaray, 1890.
Arslan Kız. Bahçesaray, 1894.
Mektep ve Usul-i Cedid Nedir? Bahçesaray, 1894.
Risale-i Terkib. Bahçesaray, 1894.
Russko-Vostochnoe Soglashenie [Rus-Doğu İlişkileri]. Bahçesaray, 1896. İngilizce terc. Edward J. Lazzerini. Allworth, Edward A., Ed. The Tatars of Crimea: Return to the Homeland, 2nd. Ed., Revised and Expanded. Durham: Duke University Press, 1998, s. 110-124.
Hesab. Muhtasar İlm-i Hesab ve Mesa'il-i Hesabiye [Muhtasar Hesab 'Aritmetik' ve Hesap Problemleri]. Bahçesaray, 1897.
Her Gün Gerek Zakonlar [Hergün İhtiyaç Duyulan Kanunlar]. Bahçsaray, 1897.
Şara'it al-Islam [İslamın Şartları]. Bahçesaray, 1897.
Rehber-i Mu'allimin, yani Mu'allimlere Yoldaş. Bahçesaray, 1898.
Rehber-i İslamiye. Bahçesaray, 1898.
Türkistan Uleması [Türkistan Alimleri]. Bahçesaray, 1900, 1901?
Mevlud-i Cenâb-ı Hazret-i Ali [Hazret-i Ali Mevludu]. Bahçesaray, 1900.
Beden-i İnsan. Bahçesaray, 1901.
İran. Resimli Mecmua. Bahçesaray, 1901.
Mebadi-yi Temeddün-i Islamiyan-i Rus [Rusya Müslümanlarının Medenileşmesinin Başlangıçları]. Bahçesaray, 1901. İngilizce tercümesi Edward Lazzerini'nin "Gadidism at the turn of the twentieth century: a view from within," (Cahiers du monde russe et sovietique 16 (2): 245-77, 1975) isimli yayınında.
Meşhur Payitahtlar [Meşhur Başkentler]. Bahçesaray, 1901.
Usul-i Edeb. Şark ve Garb Kaideleri [Nezaket. Doğu ve Batı Kaideleri]. Bahçesaray, 1901.
Zoraki Tabib. Bahçesaray, 1901.
Malumat-ı Nafia [Yararlı Bilgiler]. Bahçesaray, 1901.
Tashih-i Akaidden [Akait'e dair düzeltmeler]. Bahçesaray, 1901.
Temsilat-ı Krilof [Krilof Temsilleri]. Bahçesaray, 1901.
Asyada Komşularımız. Bahçesaray, 1903.
Dâru-l Rahat Müslümanları [Rahat Ev Müslümanları]. Bahçesaray, 1906.
Müslüman Kongresi. Bahçesaray, 1909.
Makaleler:
"Türk yurducularına" Türk Yurdu 1: 190-95, 1328 [1912]
"Hind yolundan," Türk Yurdu 1: 307-10, 1328 [1912].
"Hind'den dönerken" Türk Yurdu 1: 369-71, 1328 [1912]
"Muhaceret muntazama" [Düzenli göçler].Türk Yurdu 1: 706-13, 1328 [1913]
"Maşinalı mektep" [Makinalı mektep]. B. Şeref. Gani Bey. Orenburg, 1913, s. 126-28.
[Ayrıca, Gaspıralı'nın Tercüman gazetesinde ve diğer seri yayıinlarında çıkan yüzlerce makalesi vardır.]

· İsmail Bey Gaspıralı' nın yayın listesi, Sayın İbrahim Otar'ın yardımıyla İnci Bowman tarafından hazırlanmıştır. Edward J. Lazzerini'nin "Ismail Bey Gasprinskii and Muslim Modernism in Russia, 1879-1914," (University of Washington, 1973, s. 295-98) başlıklı doktora tezine dayanmaktadır.
Back to top Go down
http://eurostar.eniyiforum.net/
Carpdi
Süper Üye
Süper Üye
Carpdi


Male
Mesaj Sayısı : 2071
Yaş : 32
Nerden / Where Are You? : Ordan
Aktiflik Puanı : 2121
Pep : 18
Kayıt tarihi : 2009-01-07
Represent Country / Temsil Ettiğin Ülke : --Türk Kültürü-- 2jbqi6f

--Türk Kültürü-- Empty
PostSubject: Re: --Türk Kültürü--   --Türk Kültürü-- I_icon_minitimeWed Sep 02, 2009 4:24 pm

Timur Hayat?
(1336-1405)
Timur 1336'da Ke?'de do?du. Türkler kendisine, Aksak Timur derlerdi. Barlas a?iretinin ba?bu?lar?ndan Emir Turagay ile Tekina Hatunun o?luydu. 1370 y?l?nda hükümdar olan Timur askeri ve idari düzenlemeler yapt?. 1373'de Harizm seferine ç?kan Timur, Kat ?ehrini ele geçirdi. Daha sonra Celyirlilerin ba?kenti Hocend üzerine yürüdü ve ?ehri ele geçirdi. Bu bölgede seferlere ve zaferlerine devam eden Timur giderek güçlendi. 1379'da Harizm'i tamam?yla, 1381'de de Sebzvar'?, topraklar?na katt?. 1384'de Irak? Acem'e giren Timur, ayn? y?l Esterabat'? ele geçirdi. 1386'da Tebriz, Kars ve Tiflis'i ald?. Azebaycan ve Ermenistan bölgelerindeki seferleri sonunda Karakoyunlulara kar?? sava?t? ve 1387'de Do?u Beyaz?t, Ahlat, Adilcevaz ve Van'? ele geçirdi. ?ran'a yönelen Timur, Maraga, Rey ve Isfahan üzerine yürüdü. 1389 y?l?nda Alt?nordu devleti üzerine sefere ç?kan Timur, iki kez zafer kazand?. 1391 y?l?nda Mazerdan bölgesini ele geçirdi. Timur, bütün ?iraz ve Kirman'? ele geçirdikten sonra Ba?dat, Tekrit, Erbil ve Musul'a hakim oldu. Urfa'y? ele geçiren Timur bir süre sonra Akkoyunlu ve Karakoyunlu beylerini kendine ba?lad?. 1395 y?l?nda Derbendi ele geçirerek kuzeye yönelen Timur, Ukrayna ve Kiev üzerine yürüdü. Özi ?rma?? k?y?s?nda bulunan K?r?m ve Azak çevresindeki Ceneviz kolonilerini ele geçirdi ve Moskova'ya dayand?. 1398'de Hindistan'a girdi. Delhi'yi ele geçirdi. 1400'de toplanan kurultaydan sonra Gürcistan Seferine ç?kma karar? ald?. Ardahan ve Kars üzerinden Bingöl'e geldi. Ahmed Celayir ve Kara Yusuf, Timur'dan kurtulmak için Osmanl? padi?ah? Y?ld?r?m Bayezid'e s???nd?lar. Bayezid, Timur'a ba?l? olan Erzincan'? ele geçirdi. Timur ise 1400 y?l?nda Erzincan'a tekrar hakim oldu ve Sivas, Malatya ve Behisni ?ehirlerini ele geçirdi. Suriye üzerine yürüyen Timur Halep'i aldı ve ?am'? ku?att? ve ald?. 1402 y?l?nda Erzurum, Erzincan, Kemah ve Kayseri üzerinden Ankara'ya do?ru hareket etti. Ankara'da Çubuk ovas?nda yap?lan sava?ta Osmanl? Kuvvetlerini büyük bir bozguna u?ratan Timur, Y?ld?r?m Bayezid'i esir ald?. Bir yıl Anadolu'da kalan Timur bütün Anadolu illerini ele geçirdi. 1403'de Gürcistan, 1405'de Çin seferine ç?kt?. Pir Muhammed'i yerine veliaht b?rakan Timur, Otrar'da öldü.
Back to top Go down
http://eurostar.eniyiforum.net/
Carpdi
Süper Üye
Süper Üye
Carpdi


Male
Mesaj Sayısı : 2071
Yaş : 32
Nerden / Where Are You? : Ordan
Aktiflik Puanı : 2121
Pep : 18
Kayıt tarihi : 2009-01-07
Represent Country / Temsil Ettiğin Ülke : --Türk Kültürü-- 2jbqi6f

--Türk Kültürü-- Empty
PostSubject: Re: --Türk Kültürü--   --Türk Kültürü-- I_icon_minitimeWed Sep 02, 2009 4:25 pm

Uluğ Bey'in Hayatı
Türk dünyasının 15'inci asırda yetiştirdiği en büyük astronomi bilgini ve Timur Han'ın torunu olan Uluğ Bey, 22 Mart 1394'te Güney Azerbaycan'daki Sultaniyye'de doğdu. İyi bir eğitim görerek, 13 yaşındayken Horasan ve Maveraünnehir eyaletlerine hakan naibi oldu. Başkent seçtiği Semerkant'ta, müstakil bir hükümdar gibi hareket etti.

Fen bilimleri ve astronomiye merakı, kendisini dünya tarihinin en büyük astronomlarından biri haline getirdi. İlim adamlığı yanında devlet adamlığı vasfı da yüksek olan Uluğ Bey, Semerkant'ta 38 yıl hükümdarlık yaptı. Bir akademi haline getirdiği sarayı, devrin meşhur alimlerinin toplanıp tartıştığı bir mekan oldu. iktidar döneminde, başta Semerkant ve Buhara olmak üzere tüm ülke, Türk mimarisinin seçkin eserleriyle donatıldı. Oğlu Abdüllatif tarafından tahttan indirilen Uluğ Bey, 25 Ekim 1449'da, Abbas adlı bir düşmanı tarafından öldürüldü ve dedesi Timur Han'ın yanına defnedildi.

Uluğ Bey'in Semerkant'ta kurduğu rasathanedeki astronomi çalışmaları, astronomi biliminin bugünkü seviyeye gelmesinde büyük pay sahibidir. Uluğ Bey, astronomi çalışmalarının temelini teşkil eden trigonometri ilmi üzerinde geniş çalışmalar yaptı. Kendisinden önceki Doğu - Batı dünyasının tahmini ve yaklaşık bilgilerini bırakıp bilimsel esasları tespit ederek, trigonometride yeni bir araştırma yolu açtı. Dünya onu astronomi alanındaki eserleriyle tanıdı. Semerkant'taki rasathanesinde yapılan çalışmalar, bugünkü astronomiye hala ışık tutmaktadır.

İlhanlılar zamanında yapılan rasatları tekrar gözden geçiren ve 12 yıl boyunca rasat yapan Uluğ Bey, 1437'de, büyük eseri Uluğ Bey Zici'ni yazdı. Bu eser, daha önce yazılan 'zic'Ierin yanlışlarını düzeltiyor ve yıldızların hareketlerini daha mükemmel gösteriyordu. Uluğ Bey'in bu eseri 1665'te Oxford'da İngilizce ve 1853'te de Fransızca olarak basıldı. Batı bilim dünyası, Uluğ Bey'e 15. Asır Astronomu unvanını layık görürken, Milletlerarası Astronomi Derneği de Ay yüzeyindeki bir kratere onun adını verdi.
Back to top Go down
http://eurostar.eniyiforum.net/
 
--Türk Kültürü--
Back to top 
Page 1 of 2Go to page : 1, 2  Next
 Similar topics
-
» ----Türk Tarihi----
» Türk Destanları
» Zordur TÜRK Olmak !
» İnönülü Türk Lirası
» Bütünüyle Türk Tarihi

Permissions in this forum:You cannot reply to topics in this forum
Eurostar Song Contest :: Diğerleri :: Atatürk and Turkish History / Atatürk ve Türk Tarihi-
Jump to: